Slovakya’nın eski başbakanı Robert Fico suikast girişimine uğradı
15 Mayıs’ta henüz bilinmeyen bir nedenle suikast girişimine uğrayan ve bu satırların kaleme alındığı saatlerde henüz hayati tehlikeyi atlatmamış olan Robert Fico, bölgede doğu blokunun yıkıldığı 1990’lardan bu yana ülkesinde siyaset dünyasının belirleyici şahsiyetlerinden biri.
Bu yıl altmış yaşına giren Robert Fico, hukuk fakültesini bitirmesinin ardından siyasete daha Çekoslavakya Komünist Partisi’nde başlamıştı. İşçi kökenli bir aileden gelen Robert Fico o yıllarda sol siyaset akımlarının etkisindeydi.
Kayınpederinin Yargıtay başkanı olması nedeniyle rejimin ayrıcalıklı elit tabakasının haklarına sahip olan genç Robert o yıllarda batı ülkelerine rahatlıkla gidebiliyor, dünya ile bağlantı kurabiliyordu.
Sosyalist rejimin çöküşünün ardından Fico, 28 yaşında, eski komünist partisinin dönüşümüyle oluşan SDL (Demokratik Sol Parti) üyesi olarak parlamentoya girdi.
Parlak bir siyasetçi ve iyi bir hitabet yeteneğine sahip olan Robert Fico, 31 yaşındayken SDL içinde parti başkanlığı için en önemli adaydı. Ancak son anda adaylığını geri çekti. Daha sonra, Fico’ya, “sakıncalı bir fotoğraf nedeniyle şantaj yapıldığı” iddiası, Slovakya’da yıllarca siyasetin en önemli dedikodusu oldu.
1998’de kurulan geniş koalisyonda Fico’nun partisi ikinci büyük partiydi. Ancak koalisyonda Fico’ya bir görev verilmedi.
Başsavcılığa talip olan Robert Fico bu görevi de yaşı tutmadığı için kaybetti. Slovakya’da bu tarihte başsavcı olabilmek için yaş sınırı 35’ti. Fico ise sadece 34 yaşındaydı.
‘Kedi beyaz mı siyah mı fark etmez. Önemli olan fareyi yakalamasıdır’
1999’da Robert Fico sol partiyle ipleri koparıp SMER (İstikamet) adını verdiği kendi partisini kurdu ve yedi yıllık bir siyasi çalışmanın ardından 2006 yılında oyların yaklaşık üçte birini alarak iktidara geldi.
Sağ muhafazakar siyasetçiler tarafından fazla ilerici ve solcu, sol parti tarafından da sağcı olmakla suçlanan, kendi partisini ise sosyal demokratlara yakın bulan Fico; seçimlerde partisini tanımlarken kullandığı şu cümlesiyle akıllarda silinmeyen bir iz bırakmıştı:
“Kedi beyaz mı siyah mı fark etmez. Önemli olan fareyi yakalamasıdır. Ve biz fareyi yakalayacağız, Slovakya’yı sorunlardan kurtarıp ayağa kaldıracağız”.
Robert Fico’nun “3. yol” siyaseti başarılıydı. Slovak seçmenlerden önemli ölçüde destek alıyordu. Ve bu başarıda, aslında siyasetinin merkezine, ülkedeki Macar azınlığa ve komşu Macaristan’a karşı olma ilkesini koyması da rol oynuyordu.
2006’dan sonra, iktidar olduğu yıllarında Robert Fico, ülkede ekonomik anlamda güçlenen bir süreç yaşansa da demokratik hakların kısıtlanması ve özellikle de yolsuzlukların güçlenmesi, mafya ve yer altı teşkilatlarının etki alanlarının yargıya kadar ulaşması nedeniyle eleştiriliyordu.
‘Bir araştırmacı gazeteci suikastı iktidarının sonunu getirdi’
Bu süreçte dönüm noktası 2018 yılında gerçekleşen bir siyasi suikast oldu. O yılın ilkbaharında mahkemeler ve mafya kuruluşları arasındaki ilişkiler üzerine bir dosya haber hazırlayan araştırmacı gazeteci Jan Kuciak’ın, nişanlısıyla birlikte bir suikasta kurban gitmesi, geniş kesimleri hükümete karşı sokağa döktü.
“Slovakya’nın Susurluk”u olarak da adlandırılabilecek suikastın peşini bırakmayan basın, adım adım sorumluları ortaya çıkardı.
Polis müdürleri, hakimler ve devlet memurlarının bağlantıları, sorumluluğu ve ihmalleri hükümet düzeyine kadar yükseltiyordu.
Sonunda Başbakan Robert Fico yükselen tepkiyi azaltmak için istifa etmek ve başbakanlığı partisinin başkan yardımcısı Peter Pellegrini’ye bırakmak zorunda kaldı.
Partisinin seçimlerde iktidarı kaybedeceğini biliyordu. Kendisini yıpratmamak, kariyerini temiz tutabilmek için başbakanlıktan zamanında istifa etmişti.
Bu taktik belki de 2023 yılındaki başarısının teminatı da olmuştu. Geçen yıl gerçekleşen seçimlerde Fico tekrar halkın desteğini almayı başardı ve iktidara geldi.
2018’den sonra muhalefette olduğu yıllarda siyasetindeki belki de en önemli değişiklik, daha önceki dönemlerde şiddetle karşı çıktığı Viktor Orban’ın çizgisine yakınlaşması ve Slovakya’da Macar azınlığın desteğini de almayı başarmasıydı.
Bağımsız Slovakya’nın üç en önemli siyasetçisinden biri
Slovakya’nın bağımsızlığını kazanmasından bu yana ülkenin kaderine yön veren üç çok önemli siyasetçi oldu. Bunlar sırasıyla Vladimir Meciar, Mikulas Dzurinda ve Robert Fico.
Bu üç siyasetçiden iktidarda en fazla kalmayı başaran ve parlamentoda da en büyük desteğe sahip olan kişi Fico idi. Ancak buna rağmen yorumcular, Fico’nun başarılarının diğer iki siyasetçiyi yakalayamadığı konusunda hemfikirler.
Meciar çoğunluğun karşı olmasına rağmen siyasi manevralarıyla Çekoslavakya’yı bölüp Slovakya’nın bağımsızlığını ilan ettirebilmesiyle ülke tarihine geçmişti.
Dzurinda ise ülkesinin NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne (AB) katılımını sağlamıştı. Ekonomik yaşamdaki reformlarıyla Slovakya’nın güçlü kalkınmasının temellerini atmıştı.
Fico’nun ülkesi için attığı en önemli adım ise Slovakya’yı euro bölgesine dahil edebilmesi oldu.
Dış politikada bir zamanlar şiddetle AB yanlısı olan siyasetçi, son birkaç yılda eskiden karşısında olduğu komşu Macaristan’ın lideri Viktor Orban’ın çizgisine yakınlaştı. Brüksel’e yönelik eleştirileri ile ve Ukrayna- Rusya savaşında açıkça yanında olmasa da Rusya’yı kayıran politikasıyla dikkat çekti.
Hakkındaki en büyük yakınma ise SMER partisinin ülkeyi elit ve oligarşinin dev yolsuzluk şebekesine teslim ettiği iddiasıydı. Adalet mekanizmasından polis müdürlerine, siyasetçilerden üst düzey bürokratlara kadar toplumu bir ahtapot gibi saran yolsuzluk, rüşvet ve yandaş kayırma işlerinin onun döneminde hayata geçtiği iddialarıyla eleştirildi.
Robert Fico’ya karşı kimin ve neden bir suikast işlediği belki de hiç ortaya çıkarılamayacak. Bazı deliller bulunsa da belki gerçek hiçbir zaman aydınlanamayacak.
Çünkü bir zamanlar komünist, sonra demokratik solcu, sonra sosyal demokrat, sonra üçüncü yolcu, sonra da milliyetçi olan ve yolsuzlukla dolu bir toplum yaratmakla suçlanan Robert Fico; siyasi yaşamı boyunca sevenlerinin yanı sıra, çok sayıda hasım da edinmişti.